3 Aralık 2013 Salı

Rusya'da Yaşayan Çingenelerin Kültürel Değerleri

“Çingene, insanın tabiata en yakın kalan cinsidir. Zannedilir ki, bu tunç yüzlü ve bu fağrur dişli kır sakinleri, beşeri şekle istihale etmiş bir takım yeşil ağaçlardır… Çingene bizzat bahardır.” (Haşim, Ahmet “Bize Göre” Eylül 2004,27-29)
Her dönemde, her toplumda geri plana itilen, anlaşılmayan-anlamak için çabalanmayan-, soykırıma uğrasalar bile gündeme gelemeyen ama tüm bunlara rağmen hayattan zevk almasını bilen bir halktan Çingenelerden bahsetmek onları anlamak adına atılacak gerekli bir adım. Bu yazıda ise özellikle Rusya’da yaşayan Çingenelerin kültürel değerlerini gözden geçirip, hayata farklı açıdan bakan insanların mutluluklarını paylaşacağız.
Çigan, Roman gibi değişik isimler alan Çingeneler kendilerini ‘ Rom’ olarak adlandırıyorlar. “Rom” Çingene dillerinde insan, adam anlamına geliyor. Dünyanın pek çok yerinde bulunan Çingenelerin ilk nereden yola çıktıkları tam olarak bilinmese de konuştukları dildeki benzerliklerden yola çıkarak 10-11. yüzyıllarda Hindistan’dan dünyaya yayıldıkları tezi kabul görmektedir. Çingeneler Rusya’ya iki ayrı koldan gelmişlerdir. Balkanlardan Moldova’ya köle ticaretiyle getirilen Çingeneler köle ticaretinin yasaklanmasıyla 1860larda Rusya’ya girmişlerdir. Avrupa’dan gelen Çingeneler ise ikinci kolu oluşturmaktadırlar. 1500lerde Ukrayna’da görülen Çingeneler Rus İmparatorluğu döneminde de diğer toplumlar kadar özgür olamamışlardır. Kraliçe Elizabeth St. Petersburg’a girişlerini yasaklamış ve şehirlerde daha az gelişmiş mahallelerde yerleşmelerine izin verilmiştir. Göçebe yaşamaya devam eden Çingeneler ise kış aylarını köylerde geçirip geri kalan aylarda göçebe yaşamlarına devam etmişlerdir. Bolşevik devrimi sonrasında ise durumları biraz daha iyileştirilmiştir. 1920lerde etnik grup statüsü elde eden Çingenelerin dillerinde de düzenlemeler yapılmıştır. Alfabeleri düzenlenmiş Çingene çocuklar için dört tane okul eğitim vermeye başlamıştır. Roman dilinde ders kitapları yayımlanmış, Nevo Drom ve Romani Zoria isimli iki dergi 1928den 1937’e kadar çıkarılmıştır. Ayrıca 1931’de Roman Tiyatrosu yaratılmıştır. Ancak 1930larda binlerce Çingene diğer halklar gibi Sibirya’ya gönderildi. 2.Dünya Savaşına geldiğimizde ise Rusya Ukrayna ve Sırbistan’da yaşayan Çingenelerin büyük bir kısmı Nazi ordusu tarafından katledilmiştir. “Polonya'da ve Sovyetler Birliği topraklarında Çingeneler hem ölüm kamplarında hem de açık arazide katledilmişlerdir... Nazilerin geçtikleri her yerde Çingeneler tutuklanmış, sürülmüş ve öldürülmüştür.”(Novitch, Myriam, Half a Million Gypsies Victims of the Nazi Terror 1984)
Tarih boyunca pek çok sıkıntı yaşayıp hiçbir yere tam bir aidiyet hissi duyamasalar da Çingeneler yaşamlarını renkli kılmayı bilmişlerdir. Burada bölge veya ülkenin hiçbir önemi yok. İlk bakışta farklı ülkelerde farklı kültürel etkiler altında yaşayan Çingenelerin benzeşik yaşam tarzları olduğu görülebilir. Rusya’daki Çingeneleri de bu ifadeye dâhil etmek mümkündür. Yaşam şartlarının zorluğu, Rusya’daki ırkçı hareketler, yasal alanlarda yeterli seslerinin olmaması, eğitim sağlık gibi hizmetlerden yeterince yararlanamamaları karşılaştıkları sorunların başında gelmektedir. Peki, tüm bu zorluklara rağmen nasıl bu kadar renkli bir hayata sahip oluyorlar Yaşadıkları imkânsızlıklara rağmen hangi alanlara imza atıp varlıklarını gösterdiklerine bakalım.
2002 yılındaki nüfus sayımına göre 183.000 nüfusa sahip Çingeneler Rusya’da farklı gruplardan oluşmaktadırlar. Rus Çingeneler, Kalderaş, Lotva, Servitka bu grupların bir kaçıdır. Bu ayrışma farklı zamanlarda farklı yerlerden geldikleri için ortaya çıkmıştır. Yaşadıkları yerin kültüründen etkilenen Çingeneler bunu konuştukları dile de yansıtmışlardır. Rusya’da yaşayan Çingenelerin konuştukları dilde pek çok Rusça kelime bulunmakta ve Rusçanın etkileri görülmektedir. Bunun bir nedeni kendilerine o toplumda yer edinmek istemeleri iken bir başka nedeni ise hem Rusçanın hem de Çingene dilinin Hint-Avrupa dil ailesinde bulunmasıdır. Günümüzde Çingeneler toplumla anlaşabilmek için Rusça konuşmakta ancak kültürel miraslarını korumak için adına kendi dillerini de yaşatmaya çalışmakta, çocuklarına öğretmektedirler. Müziklerinde de Rusçayı kendi dillerine öyle güzel yerleştirirler ki Leo Tolstoy Çingeneler için “Rus müziğinin taşıyıcıları” diye söz eder.
Rus Çingene müziği ise Çingenelerin hala koruyup geliştirdikleri, kültürlerinin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Önceleri yaptıkları müzikle sadece geçimlerini sağlayan Çingeneler günümüzde bu alanda dünyada büyük bir üne sahipler. Şarkılarında genellikle aşk temasını işleyen Çingeneler keman ve akordeonu kullanmaktaki ustalıklarıyla beğeni topluyorlar. Sanılanın aksine müziklerinin bir kısmı insanı mutlu etmek bir yana derin bir hüzne sarmakta ancak her dinlenilen parçada sözler anlaşılmasa da yaşanmışlığı, anlatılmak istenen tüm hisleri dinleyiciye ulaştırmayı ustalıkla yapıyor Çingene sanatçılar. Hareketli parçalara ise renkli kıyafetli Çingene kadınları danslarıyla eşlik ediyorlar. Rus Çingeneleri hala ayrımcılığı maruz kalsalar da Rus kültürünün Dünyaya tanıtılmasında kullanılmaktadır. Örneğin; Nisan 2013’te Türkiye’de düzenlenen Rus Kültürü Festivalinde “Besarabya” adlı Çingene dansı sergilenmiştir.
Yaptıkları müzikle dünyaca tanınan müzisyenlerin başında  “Loyko” grubu geliyor. Sadece Rus kültürünü değil aynı zamanda Macar, Rumen ve Kelt kültürlerini de şarkılarında barındıran grup pek çok uluslar arası festivalde kültürlerinin meyvelerini paylaşmaktadır. Loyko ismini ise Maksim Gorki’nin Çingeneleri anlattığı bir hikâyesinden alınmıştır.





Bu videoda da gördüğümüz gibi Çingene kadınlar dansları müziğe olan uyumları ve sergiledikleri koreografiyle dikkatleri üstlerine çekmeyi sağlamaktadır. 1882’de Victor Tissot Rusya ve Ruslar adlı yazısında Çingeneler ve onların dansları hakkında şunları yazmıştır: “...yarattıkları izlenimleri daha da derinleştirmek etkiyi ikiye katlamak için, en genç olanlar dans edip şarkı söylüyorlar!... Bir kalça hareketleri var ki, nasıl da şehvetli, nasıl da ateşli! Ya o gülümsemeler, o göz süzmelere ne demeli! Sonra kollarını başlarının üstünde kavuşturup, çıplak yontuların verdikleri pozlara benzer biçimde göğüslerini öne çıkarıyorlar. O zaman koro kısa ve keskin çığlıklar atıyor, yabanıl sesler, uğultular çıkarıyor; gitar arpejleri buna bir son veriyor sonra…”
Çingenelerin kültürel miraslarını devam ettirmek istedikleri bir başka alan ise tiyatrodur. Dünyanın en eski Çingene tiyatrosu 19. Yüzyılın sonlarında Moskova’da açıldı. O dönemde tüm Çingene sanatçıları aynı çatı altında toplama misyonunu başarıyla yerine getiren tiyatro belirli dönemlerde kapatıldı. Ancak 1920lerde Sovyetlerle beraber yeniden canlanan tiyatro “Karmen”,”Çingene Kız”, “Çingene Hanımefendi” gibi oyunlarda vazgeçilmez hale gelen oyunları sahneledi. Rus tarihi boyunca pek çok tiyatro kurulmasına rağmen Çingene tiyatrosunun devamlılığını sağlayan tiyatrolardan biri olmasını günümüzdeki “Romen Teatra” rejisörü Pavyl 2007’de verdiği röportajda şu şekilde açıklıyor:” ’Osettin tiyatrosu, Balkar, Gabardin ve Buryat tiyatroları da kurulur. Ama ne bu tiyatrolar ne Rusların kendilerine ait yüzlerce tiyatrosu Teatra Romen kadar büyük başarı sağlayamaz. Bunun sebebi ise Çingenelerin muhafazakâr ahlaka baş kaldıran, modern değerleri elinin tersiyle iten post modern kültürü. Romenler doğal, özgürlükçü ve özlü yaşam biçimleriyle zaten doğal müzikal oyuncular. Yani zaten yaşam biçimleri olan müzikal dansçılığı ustaca sahnelere taşırlar ve Romen Teatra dünyaca ününe kavuşur.’’ Pavyl, “Biz sadece sokaklarda yaptıklarımızı biraz bilimsellikte katıp sahneye taşıyoruz, ortaya bir sanat eseri çıkıyor. Çünkü bizim yaşamımız müzikal dram” diye özetler bu ayrıcalığı.


Romen Teatra ilk yıllarda Çingene dilinde oyunlar sergilemesine rağmen daha sonrasında Rusçaya dönmüştür. Ancak, oyunun içinde Çingene dilinden deyimleri ve Çingene kültürünü hissetmemek imkânsız.


Oyunlarında da müziklerini, danslarını, kıyafetlerini sergileyen Çingeneler Ruslarla aralarında kurdukları köprü sayesinde de büyük bir beğeni topluyorlar. 


Rusya’da yaşayan Çingenelerin kendilerini ifade etmekte yeterli olamadıklar bir alansa sinema olsa gerek. Bunun nedeni Çingenelerde ekonomik ve profesyonel birikimin çok olmamasıdır. Dünyada pek çok Çingene filmi çekilmesine rağmen Rus Çingenelerin konu olduğu sadece tek bir gösterim var: “Katar Göğe Yükseliyor” Sovyet yapımı olan film Maksim Gorki’nin Çingeneleri konu alan hikâyesinden esinlenerek çekilmiştir. Dili Rusça olan film 1976’da 64 milyon izleyiciye ulaşmıştır.
Günümüzde Rus hükümeti Rusya’da yaşayan Çingenelerin imajını yenilemek ve ekonomik durumlarını düzeltmek için bir takım çalışmalar yapılacağını duyururken “çağdaş toplumla bütünleşme sorununun” var olduğunu ele almaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta sorunun Çingenelerin bütünleşmek istememesi mi yoksa Rusya’da ve daha birçok ülkede Çingenelere yaşam alanı sağlanmaması, kendilerini ifade etme özgürlüklerinin verilmemesi mi olduğunu netleştirmek olmalıdır. Yaşanan etnik ayrımcılıklar, ekonomik zorluklar Çingenelerin yaşamlarında her zaman engel olarak bulunmuştur ve yapılacak bir iyileştirme bunları yok etmeye yönelik olmalıdır. Son olarak Aleksandr Puşkin’in Çingeneler isimli eserinden bir bölümle bitirelim sözlerimizi:

“Çingene’nin birine çıkışmışlar;
'Ne biçim yürüyorsun?' diye.
'Yürümüyorum ki,' demiş, 'dans ediyorum.'
'Müziksiz dans mı olur?'
'Beynin varsa, olur...”

KAYNAKÇA

A Gypsy, a Butterfly, and a Gadje: Narrative as Instruction for Behaviour Jelena Čvorović Folklore, Vol. 119, No. 1 (Apr., 2008), pp. 29-40

Sonia Tamar Seeman “Presenting “Gypsy“, Re-Presenting Roman: Towards an Archaeology of Aesthetic Production and Social Identity”, Music and Anthropology; the Journal of Musical Anthropology of the Mediterranean, 2006 no:11

Alaina Lemon “Hot Blood and Black Pearls: Socialism, Society, and Authenticity at the Moscow Teatr Romen” 2007  480-485

Gypsy Musicians and Hungarian Peasant Music Balint Sarosi 1970 8-15

On the Passing of Gypsy Song in RussiaFree contentQuick View Alexander Kuprin The Lotus Magazine, Vol. 8, No. 9 (Jun., 1917), pp. 407-410
Notes on the Gypsies a.t. sinclair jul-sep 1906 212-214

Regional Diversity in the Later Russian EmpireQuick View David Saunders Transactions of the Royal Historical Society, Sixth Series, Vol. 10 (2000), pp. 143-163

www.english.svenko.net/costume/folk_gypsy_costume_the_ussr.htm 29.10.2013

www.turkish.ruvr.ru/2013_04_16/1-hafta-surecek-Rus-Kultur-Festivali-gorkemli-bir-torenle-basladi/   20.10.2013

www.rsfmradio.com/2013_02_20/rusyada-cingeneler-icin-imaj-calismasi/ 20.10.13

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder